Yalçın Boratap ile Neno'ya Veda

Nedret hanıma (Neno’ya) veda ederken
34 yıllık bir fotografın anatomisi
 
Harbiye Cep Tiyatrosunu ilk kez, Eugene O’neill’in ünlü oyunu Günden Geceye ile açmıştık. Cep Tiyatrosunun fikir babası o günlerin İBŞT müdürü sevgili dostum Hakan Altıner’di, sahneye de, -kendi adıma çalıştığımız her piyeste kolkola  başarıya koştuğumuz-Hakan  koymuştu bu çok acıklı aile dramını…  Çeşitli tartışmalardan sonra kadromuz biçimlenmiş, provalar başlamıştı.
Sahnedeki mutsuz aile, prova süresince ve kuliste son derece mutlu ve sevgi dolu insanlardı. Ne kadar isterim o günleri tekrar yaşamak… Ancak anmakla yetiniyorum artık 
 
Nergis Çorakçı… Konservatuvarı bitirmiş ve aramıza katılmıştı…Gençti, çocuktu ama olgundu. Bizimle büyüdü ve sonraki yıllarda ödüller alan başarılı bir oyuncu oldu…Çok hoş genç bir adamın annesi de.
 
Arif Akkaya.. Güzel yüzlü ve çok yetenekli Arif’le Dallar Yeşil Olmalı’dan sonraki ikinci oyunumdu… Hayatı sadece tiyatro olan Arif’in ikinci tutkusu da aşktı… Yirmili yaşlarında 145 aşk yaşamış bu genç ama yaşlı kalbin zaman zaman kahrını çekmişsem de, Ona feda olsun. Şimdilerde Bodrum’da yine tiyatro diyor… Ama sanırım artık biraz kekeleyerek diyor.
 
Toron Karacaoğlu… . Önce insan sonra sapına kadar aktör… O müthiş sesi bütün tiyatro salonlarında, seslendirme stüdyolarında ve Yeşilçam’da hala çınlamaktadır. Aktörlüğü kadar yemekte de usta olan Toron, provalara tepsi börekleri  yapar getirirdi…Ben de, çok lezzetli, ama hepsini kendin yiyorsun deyince, mengene gibi elleriyle beni skıştırır hırpalardı…
 
Yalçın…
 
Canan… Neco ve Can Göknil’in hayat dolu Canan’ları Floransa’da eğitim görmüş ve İBŞT kadrosuna girmişti… Kostümlerimizin tasarımını O yapmıştı… Yıllarca da çok şık işler yapıp emekli (sanırım) oldu
 
Nedret Güvenç … Arif’le benim annemi oynuyordu. Morfinman bir anne. Sahnede üzüntüden kahrolurduk… Kuliste ise  sıkıştırırdık O’nu.  Artık Toron gibi O da yok… Ama ben Onu taşırım hep canköşemde…
 
Özhan… Dekoratörümüzdü… Her zaman çok başarılı, ciddi  ve saygılıydı. Sokulgan bir yapıda değildi. O nedenle Onu az, ama severek hatırlarım.
 
Hakan Altıner… Dostum, kardeşim ve pek çok oyunda yönetmenim. Çok saygın ama tiyatroya çok yakın olmayan bir ailenin tek çocuğudur Hakan.
Belki annesi Sarah Bernardh olsaydı ancak bu denli   tiyatro diyebilirdi..
Okuduğu Hukuk Fakültesini bile ikinci plana koymuştur tiyatro için. Ama O böyle mutlu oldu…Birlikte yaptığımız İBŞT Yönetim Kurulu üyeliği hala güzel anılarla  belleğimdedir…
 
Ve elbette Gencay Gürün…  Günden Geceye’yi ve daha nice piyesi dilimize kazandırmış, O parlak günlerin yaratıcısı Gencay hanım…
Onu da Tiyatroma kattıklarıyla canköşemde taşırım… 
 
Sonuç, Turgenyev’in dediği gibi….”Her şey bahar selleri gibi akıp gitti..”Nedret hanıma (Neno’ya) veda ederken
34 yıllık bir fotografın anatomisi
 
Harbiye Cep Tiyatrosunu ilk kez, Eugene O’neill’in ünlü oyunu Günden Geceye ile açmıştık. Cep Tiyatrosunun fikir babası o günlerin İBŞT müdürü sevgili dostum Hakan Altıner’di, sahneye de, -kendi adıma çalıştığımız her piyeste kolkola  başarıya koştuğumuz-Hakan  koymuştu bu çok acıklı aile dramını…  Çeşitli tartışmalardan sonra kadromuz biçimlenmiş, provalar başlamıştı.
Sahnedeki mutsuz aile, prova süresince ve kuliste son derece mutlu ve sevgi dolu insanlardı. Ne kadar isterim o günleri tekrar yaşamak… Ancak anmakla yetiniyorum artık 
 
Nergis Çorakçı… Konservatuvarı bitirmiş ve aramıza katılmıştı…Gençti, çocuktu ama olgundu. Bizimle büyüdü ve sonraki yıllarda ödüller alan başarılı bir oyuncu oldu…Çok hoş genç bir adamın annesi de.
 
Arif Akkaya.. Güzel yüzlü ve çok yetenekli Arif’le Dallar Yeşil Olmalı’dan sonraki ikinci oyunumdu… Hayatı sadece tiyatro olan Arif’in ikinci tutkusu da aşktı… Yirmili yaşlarında 145 aşk yaşamış bu genç ama yaşlı kalbin zaman zaman kahrını çekmişsem de, Ona feda olsun. Şimdilerde Bodrum’da yine tiyatro diyor… Ama sanırım artık biraz kekeleyerek diyor.
 
Toron Karacaoğlu… . Önce insan sonra sapına kadar aktör… O müthiş sesi bütün tiyatro salonlarında, seslendirme stüdyolarında ve Yeşilçam’da hala çınlamaktadır. Aktörlüğü kadar yemekte de usta olan Toron, provalara tepsi börekleri  yapar getirirdi…Ben de, çok lezzetli, ama hepsini kendin yiyorsun deyince, mengene gibi elleriyle beni skıştırır hırpalardı…
 
Yalçın…
 
Canan… Neco ve Can Göknil’in hayat dolu Canan’ları Floransa’da eğitim görmüş ve İBŞT kadrosuna girmişti… Kostümlerimizin tasarımını O yapmıştı… Yıllarca da çok şık işler yapıp emekli (sanırım) oldu
 
Nedret Güvenç … Arif’le benim annemi oynuyordu. Morfinman bir anne. Sahnede üzüntüden kahrolurduk… Kuliste ise  sıkıştırırdık O’nu.  Artık Toron gibi O da yok… Ama ben Onu taşırım hep canköşemde…
 
Özhan… Dekoratörümüzdü… Her zaman çok başarılı, ciddi  ve saygılıydı. Sokulgan bir yapıda değildi. O nedenle Onu az, ama severek hatırlarım.
 
Hakan Altıner… Dostum, kardeşim ve pek çok oyunda yönetmenim. Çok saygın ama tiyatroya çok yakın olmayan bir ailenin tek çocuğudur Hakan.
Belki annesi Sarah Bernardh olsaydı ancak bu denli   tiyatro diyebilirdi..
Okuduğu Hukuk Fakültesini bile ikinci plana koymuştur tiyatro için. Ama O böyle mutlu oldu…Birlikte yaptığımız İBŞT Yönetim Kurulu üyeliği hala güzel anılarla  belleğimdedir…
 
Ve elbette Gencay Gürün…  Günden Geceye’yi ve daha nice piyesi dilimize kazandırmış, O parlak günlerin yaratıcısı Gencay hanım…
Onu da Tiyatroma kattıklarıyla canköşemde taşırım… 
 
Sonuç, Turgenyev’in dediği gibi….”Her şey bahar selleri gibi akıp gitti..”