Tayfun Yılmaz - Diyorum ki...

 
Adam kapıdan çıktığında yağmur yağıyordu. Cebindeki bereyi başına taktı, montunun önünü kapattı, ellerini cebine soktu ve yürümeye başladı. Dar sokaktan, ana caddeye üçyüz metre yürümesi gerekiyordu. Bütün iyi niyetiyle, kaldırımda ilerlemeyi denedi. Daracık kaldırımda, ilk önce karşısına bir inşaat kumu yığını çıktı. Yola geçmeyi denedi, fakat arabalar öyle yakın parketmişti ki, aralarından geçemediği için geri yürümek zorunda kaldı. Yola çıktı, yanından hızla geçen taksinin sıçrattığı sulardan kaçamadı. Tekrar kaldırıma yöneldi. Arabaların arasında bir boşluk buldu, ama oraya da bir çöp bidonu devrildiğinden, üzerine basıp geçmeyi göze alamadı. O sırada, arkadan bir arabanın geldiğini farketti  ve hızla çöplerin üstünden atlayarak kaldırıma ulaştı. Kaldırım taşının kenarına bastığı için, ayağı kaydı ve çöpün üzerine düşerken, son anda önündeki park yapılmaz levhasının direğine yapıştı. Kaldırıma ulaştığı için mutluydu. Basamakları inip çıkarak ilerlemeye koyulmuştu ki, karşısına bir elektrik direği çıktı. Kaldırımın tam ortasına yerleştirildiği için, ıslak ve çamurlu arabaya sürtünerek geçmek zorunda kaldı. Cadde görünmüştü, ama doğalgaz kazısı yapıldığı için, yağmurun ıslattığı toprak, caddenin bağlantı noktasını çamur gölüne çevirmişti. Kaldırımla caddenin birleştiği noktaya yerleştirilmiş olan, uzunca tahtanın üzerinden köprü geçer gibi ilerleyerek caddeye çıkabilirdi. Tam şansını deneyecekti ki, karşı yönden bir kadının tahtanın üzerine çıktığını gördü. Arkasında iki kişi daha bekliyordu. Kadın, topuklu ayakkabıları ve elinde şemsiyesiyle, adeta sirk akrobatları gibi tahtanın üzerinde dengesini sağlayarak ilerlemeye çalışıyordu. Adam, kendisine yaklaşan kadına elini uzattı ve tutarak, son adımlarını güvenli atmasını sağladı. Kadın, hafifçe gülümseyerek teşekkür etti. Adam, tam tahta yolculuğuna başlayacaktı ki, giysilerinden liseli olduğu anlaşılan iki genç, karşı yönden yolu yarılamıştı bile. Geçmelerini bekledi ve hızlı adımlarla caddeye ulaştı. Yağmur şiddetini arttırmıştı. Sol cebindeki elinin içinde titreme hissetti. Telefonuna mesaj gelmişti. Bir yandan caddede ilerlerken, telefonunu çıkardı ve baktı. Beklediği mesajdı bu. ‘’Ben geldim, bekliyorum’’ yazıyordu. ‘’Beş altı dakikaya oradayım’’ yazacaktı, ama yağmurda uğraşmak istemedi ve sadece ‘’ok’’ yazıp gönderdi. Birkaç saniye sonra telefonu tekrar titredi. Karşı taraf kolay pes edeceğe benzemiyordu. ‘’Neredesin, yaklaştın mı?’’ yazıyordu. Adam, mesaj yazmaktan hiç hoşlanmıyordu. Kısa cevapları da, 21 yaşındaki sevgilisi hiç sevmiyordu. Neredeyse, sadece mesajla iletişim kuran sevgilisiyle, bu konuda pek anlaşamıyorlardı. Adam, sadece sevgilisine hoş sözler iletmek istediğinde uzun yazıyordu. ‘’5 dk’’ yazdı ve gönder tuşuna bastı. Adımlarını oldukça hızlandırdı, koşarcasına yürüyordu artık. Buluşacakları kafenin önüne geldiğinde, telefonu tekrar titredi. Kendini hızla içeri attı ve telefonuna baktı. ‘’Umarım unutmadın, seni evde bekliyorum, çok özledim!’’ yazıyordu.
 
26 ocak 2013