Neriman Uğur
"... anlamak sevgilim o bir müthiş bahtiyarlık
anlamak gideni ve gelmekte olanı”
anlamak gideni ve gelmekte olanı”
Neriman UĞUR
Nisan 2020
ÇAĞINA TANIKLIK EDEN BİR SANATÇININ DURUM TESPİTİ VE ÖNERİLERİ…
Çağ hangi çağ? Sanatçı Kim? Neye tanıklık edelim?
Haydi önce kanatlanıp, uçsuz bucaksız vadisinde kimi zaman saçını başını taşlara,kıyıya köşeye vura vura coşkun akan , kimi zaman huzur içinde menderesler yaparak süzülüp giden zaman nehrinin üzerinde ileri geri biraz uçalım.
Bugünden geriye baktığımızda genel olarak Avrupa ve kısmen de Asya merkezli yaşanmış olan büyük çaplı olaylar ile bir çağ kapanmış bir diğer çağ başlamıştır. Ülkemizde bize öğretilen ; yazının icadı (M.Ö. 4000-3500) ile başlayan İlk Çağın ,Kavimler Göçü (M.S.375) ile bittiği ve Orta Çağın başladığı ,1453 İstanbul’un fethi ile de bu çağın bitip Yeni Çağın başladığıdır.1789 Fransız İhtilali, Yeni Çağı bitirmiş Yakın Çağı başlatmıştır.Batılı bazı tarihçiler de Batı Roma’nın yıkılmasını Orta Çağın başlangıcı ve Rönesans’ın başlamasını da Yeni Çağın başlangıcı olarak kabul ederler.
İçinde bulunduğumuz Yeni Çağda milyonlarca insanı etkileyen savaşlar,salgınlar, devrimler gibi olaylar,bilgisayarların yaşama girmesi, dijitalleşme ile iletişimdeki değişiklikler vb gibi birçok gelişme yaşanmıştır.Zaman kendisini kesip biçme çabalarından habersiz kendi halinde akmaya devam etmektedir.
Rönesans ile ardı ardına gelen bilimsel gelişmeler ve sanatçıların üretimleri İnsanoğlunun birikimlerini arttırmıştır. Adına devrim denilen toplumsal volkanik patlamaların o tarihe kadar en büyüğü 1789 yılında yaşanmıştır.
Tarih değirmeninin suyunda akıl artmış, aydınlanmanın kaçınılmaz sonucu olarak uygarlık , bilim ve sanatın omuzlarında yükselmiştir.
Eşitlik,Özgürlük ve Adalet için çağlar boyunca, özellikle son iki yüzyıldır ,nice denizler fethedilmiş nice dağlar yitirilmiş,nice kara bulutlar dağıtılmış ,sayısız can toprak olmuştur. Tarihin sarkacı sallanmaya devam etmiş maviyle kara,iyiyle kötü,yeniyle eski güreşi sürüp gitmiş ve gitmektedir.
Çağlar çağları,yüzyıllar yüzyılları kovalarken derelerden ak köpüklü sular akmış ve bu yolculuk sırasında “alınlarında ışığı taşıyan” bazı insanlar,tanıklıklarını ; tuvallerde, taşlarda ,renkli renksiz kağıtlarda,bir kemanın telinde ,bir piyanonun tuşunda,bir tiyatro sahnesinde asla silinmeyecek şekilde saklamıştır.
L.V.Beethoven Özgürlük için “Eroica Senfonisini”,Pablo Picasso savaşın şiddetini gösteren “Guernica” tablosunu , A.Rodin akılcılık için “Düşünen Adam “ heykelini ,W.Shakespeare insandaki hırsları,iyilik ve kötülükleri sergilemek için Hamlet ve daha bir çok eserini ,Nazım Hikmet haklı savaşları betimleyen “Kurtuluş Savaşı Destanını” ve daha birçok sanatçı insanların umutlarını,acılarını, sevinçlerini ,özlemlerini yansıttığı yapıtlarını zamansızlığa armağan etmiştir.
Sanatçıların yaşadıkları çağ ile ilgili zamansızlığa armağan ettikleri,ebesi ışık olan bu eserler,günümüz sanatçılarına esin kaynağı olduğu kadar ,bilim insanları tarafından da değerlendirilmekte,bilgi dağarcığımıza eşsiz kaynak sağlamaktadır.
Sanatçının ışığı ; din,dil,ırk,cins gözetmez, Yalnızca kendi zamanını değil geçmiş ve gelecek zamanı da aydınlatır,insana naifçe yol gösterir.
Günümüz sanatçısı maviden ,iyiden,yeniden,değişimden ,mazlumdan yana taraf olmalıdır.Toplumlar savaş,salgın hastalık gibi haller ya da doğal afetlerle karşılaşabilir.Damarlarında karamsarlık kol geziyor olabilir. Özellikle böyle dönemlerde toplumlar ,bilime sarılmanın yanında onun öz kardeşi sanata da sarılmalıdır. Örneğin bir pandemi yaşadığımız bu günlerde , salgın ile mücadelede tıp bilimi ve onun uygulayıcılarının yanında sanat ve sanatçılar da yaratıcılıklarını göstermeli ,iletişim olanaklarının elverdiğince toplum katmanlarına ulaşabilmelidir.
Bugün insanlık bütün kıt'alarda tehdit altındadır ve salgına karşı topyekun mücadele etmektedir. Acılar yaşanmakta,yer yer umutsuzluk ve karamsarlık gözlenmektedir. Sanatçı bir yandan yaşananların resimlerini yaparak,besteler yaparak,bir tiyatro oyunu yazarak günümüzün tanıklığına soyunmalı,aynı zamanda her mecrada tasanın dağılmasına ,umudun yeşermesine, sevme gücü ,dostluk duygusu ve dayanışmanın artmasına destek olmalıdır.
Sanat/sanatçılar, içinde bulundukları olumsuzluklara ve bu olumsuzluklardan bizzat etkilenmelerine aldırmaksızın, Melih Cevdet Anday’ın Telgrafhane şiirinde anlatmaya çalıştığı gibi toplumu aydınlığa yönlendirmeli,umudu canlı tutmaya çalışmalıdır.
Uyuyamayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o eski sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin,
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketinin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku girmez ki
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.
Melih Cevdet Anday