Karar Gazetesi - Hayatın İliğini Emerek Yaşayın
Sinemadan tiyatro sahnesine uyarlanan ‘Ölü Ozanlar Derneği’nde John Keating karakterini canlandıran Can Gürzap şöyle diyor: “Hayatı hep değerlendirmeye çalıştım. İstediğim şeyleri yaptım. Keating de bunu söylüyor; hayatı yaşayın. Hayatın iliğini emerek yaşayın.”
ERKUT TEZERDİ
Ölü Ozanlar Derneği’nin konusu 1959 yılında geçiyor. John Keating adındaki edebiyat öğretmeni aşırı disiplinli erkek okulu Welton Akademisi’nin tutucu yönetiminin kabul ettiği ders anlatım biçimini komple değiştiriyor. Öğrencilere edebiyat ve şiirin büyüleyici dünyasını sunarak onlara hayatı sorgulamayı, yaşamı anlamayı ve farklı açılardan bakmayı öğretiyor. ‘Ölü Ozanlar Derneği’nde John Keating karakterini canlandıran Can Gürzap, yeni oyununu ve yarım yüzyıllık sanat yaşamını KARAR’a anlattı.
Can Gürzap’ın 51 yıllık sanat yolculuğu nasıl başladı?
Sahneye ilk konservatuvarda çıktığımın üzerinden 51 yıl geçti. 46 yıldır da hocalık yapıyorum. İlk kez okurken konservatuvar temsilinde sahneye çıktım. Ankara Devlet Konservartuarı Tiyatro Bölümü 4’üncü sınıfta okuduğum dönemde de Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Cüneyt Gökçer’in baş rol vermesiyle Sevgi Sanlı’nın ‘Menekşe Yaprağından İncinen Kız’ adlı oyunda başrol oynadım.
FİKRİNİZİ SÖYLEYİN
51 yıllık sanat yaşamınıza baktığınızda John Keating ile aranızda nasıl bir bağlantı görüyorsunuz?
Amcam bana bir gün başından geçen bir hikayeyi anlattı. Askerliğini Kadıköy’de garnizonlukta yapmış. Oranın bahçesinde bir kanepe varmış. Kanepede askerler nöbet tutarlarmış. Amcam kanepenin başında askerlerin neden nöbet tuttuğunu merak ettiği için teğmene sormuş. Kanepenin boyanmış olduğunu, kuruyana kadar da kimsenin oturmaması gerektiğini ve üst mercilerden ‘başında bekleyin’ dediklerini öğrenmiş. Yani işin özeti şu: Nedenini bilmek gerekiyor. Dedikodu için değil, öğrenmek için meraklı olmak gerekiyor. Şöyle düşünüyorum da, hakikaten ben mutsuz bir hayat yaşamadım. Tabi başıma bin türlü dert de geldi. Ama hayatı hep değerlendirmeye çalıştım. İstediğim şeyleri yaptım. Keating de bunu söylüyor; hayatı yaşayın. Hayatın iliğini emerek yaşayın, diyor. Bir şey yasaksa onu sorgulayın. Sonra kendi fikrinizi söyleyin. Yasak olanın neden yasak olduğunu araştırın.
ÜÇ KİTAP GELİYOR
Gelecekteki projeleriniz nelerdir?
Bu sene dinlendim. Sonra teklifler geldi. Senaryoları okudum. Beğenmedim. Menajerim de beğenmedi. Bu aralar üçüncü kitabımı yazıyorum. Bu da seri halinde olacak, üç
cilt olarak çıkacak. İlk cildi bitti. Konusu tamamen benim hayatımla ilgili. Anı-roman şeklinde yazdım. İlk kitabın adı ‘Bir Zamanlar Kadıköy’de’, ikinci cilt ‘Bir Zamanlar Ankara’da’ ve serinin sonuncusu ‘Bir Zamanlar İstanbul’da’.
BEDEN HASTASI ÖLÜR RUH HASTASI ÖLDÜRÜR
Tiyatronun en ilgi çekici tarafı nedir?
Tiyatro sahnesinde değişik hayatlarla ilgileniyorsunuz. Onun için bir oyuncunun, aktörün sosyolojiyi, psikolojiyi ve felsefeyi çok iyi bilmesi lazım. Tiyatro insanı geliştirir. Tiyatro bir okuldur. Sahnede hayat hikayeleri anlatılır. Muhsin Ertuğrul der ki, “Tiyatro okul kadar, hastane kadar önemlidir.” Çünkü beden hastası ölür, ruh hastası öldürür. Etraf ruh hastası kaynıyor. Bunu kadınlara yapılanlardan görmek mümkün. Tiyatronun yaygınlaşması demek bunların önüne geçmek demek.
YAZARA SAYGISIZLIK YAPILMAMALI
Oyunda eleştirilen ‘aşırı disiplin’ mevzusu tiyatronun neresinde?
Ben bir oyun sahneye koyarken dediğim dedik olmam. Arkadaşlar siz de fikirlerinizi söyleyin derim. Tabi bu her denileni kabul edeceğim anlamına gelmez. Çünkü yazarın fikrine riayet etmek gerekiyor. Yazara saygısızlık yapılmamalı. Oyun, farklı bir üslupla sergilenmek istenildiğinde ana konudan çıkılmamalı. Sen o fikri orijinal olmak uğruna mahvedemezsin! Yoksa ortaya koyulan oyun anlaşılmaz hale gelir.