İrem Uğural

21/03/2020 - Cts. 01.52
 
Bugün gece gündüz eşit
 
Aynı anda konuşmak aynı anda susmak için doğanın zili çalıyordu. Bu kendi içimde;  kendimle kendimden kendime bir hikayeydi...
Bir zamanlar baharın gelişiyle buruk sevinç yaşayan bir ben varmış. Konuşmaktan ve kelimelerden bıkmış, dinlemeyi kendine dost edinmişti. Duymak ne güzel şeydi: Bahar şarkı söylüyordu, limon ağacı salınıyordu, erik ağacındaki çiçekler kıkırdaşıyorlardı. Duydun mu? 
Susmaya dinlemekten başladım. Duymak için dış sesimi kestim, iç sesimle oturduk camın kenarına. Giden kışa el salladım, renklerin konuşmalarını işittim. En çok laf griye düşmüştü. İstanbul'da pek çok tonu hakimdi çünkü. Bazen sarı konuşuyor, bazen mavi bazen de yeşil... Pembenin mevsimi daha gelmemişti. Beyaz çiçeklenmede ondan 1-0 öndeydi. Siz pembeyi yazın görmelisiniz. Gri yorgunluğundan dem vurdu. Sarı hanımeli çiçeğine uğramak için zor günlerin geçmesini bekliyordu. Yeşil daralmıştı, nefes almakta zorlanıyordu bu şehirde ama kendini bırakmıyordu, güçlüydü. Mavi hüzünlüydü, bu aralar takalarla konuşur oldu. Vardı bir derdi. Hepsinin konuştuğu dili, susarsan duyabiliyordun.
 
 
Susmak büyütüyordu, benden beni doğurtuyordu ve ben en çok sessizliğin sesini sevmiştim...Bugün gece gündüz eşit: Aynı anda konuşmak aynı anda susmak için doğanın zili çalıyordu. Bu kendi içimde;  kendimle kendimden kendime bir hikayeydi...
Bir zamanlar baharın gelişiyle buruk sevinç yaşayan bir ben varmış. Konuşmaktan ve kelimelerden bıkmış, dinlemeyi kendine dost edinmişti. Duymak ne güzel şeydi: Bahar şarkı söylüyordu, limon ağacı salınıyordu, erik ağacındaki çiçekler kıkırdaşıyorlardı. Duydun mu? 
Susmaya dinlemekten başladım. Duymak için dış sesimi kestim, iç sesimle oturduk camın kenarına. Giden kışa el salladım, renklerin konuşmalarını işittim. En çok laf griye düşmüştü. İstanbul'da pek çok tonu hakimdi çünkü. Bazen sarı konuşuyor, bazen mavi bazen de yeşil... Pembenin mevsimi daha gelmemişti. Beyaz çiçeklenmede ondan 1-0 öndeydi. Siz pembeyi yazın görmelisiniz. Gri yorgunluğundan dem vurdu. Sarı hanımeli çiçeğine uğramak için zor günlerin geçmesini bekliyordu. Yeşil daralmıştı, nefes almakta zorlanıyordu bu şehirde ama kendini bırakmıyordu, güçlüydü. Mavi hüzünlüydü, bu aralar takalarla konuşur oldu. Vardı bir derdi. Hepsinin konuştuğu dili susarsan duyabiliyordun.
Susmak büyütüyordu, benden beni doğurtuyordu ve ben en çok sessizliğin sesini sevmiştim...