Gogol'den Bir Klasik : 'Müfettiş' (Tiyatro Kedi) - Ege Küçükkiper
Gogol'ün 1834'te yazdığı, ülkemizde sıkça sahnelenen klasik eseri Müfettiş, bu sezon Tiyatro Kedi tarafından seyirci ile buluşturuluyor. Son zamanlarda özel tiyatroların klasiklere yöneldiklerini görüyorum. Ödenekli tiyatroların ise klasiklerden uzaklaştıklarını. Bu durumu özeller adına olumlu, ödenekliler adına olumsuz buluyorum. Müfettiş'i bilmeyen yoktur ama ben yine de bir özet geçeyim.
İlçelerine, kimliğini gizleyen bir Müfettiş'in geleceğini öğrenen, Kaymakam, Öğretmen, Savcı, Düşkünler Evi Müdürü, Posta Müdürü ve diğerleri, yarattıkları çarpık sistemin müfettiş tarafından fark edilmesini önlemek amacıyla apar topar hazırlıklara başlarlar. Fakat gelenin bir müfettiş değil de, zengin bir toprak ağasının oğlu olduğundan bihaberdirler. Kendisini müfettiş sandıklarını anlayan toprak ağasının oğlu ise, durumu kendi lehine çevirerek, erkeklerin paralarını, kadınların da duygularını sömürür ve ilçeyi terk eder. Hata yaptıklarını anlayan memurlar, gerçek müfettişin geldiği haberini aldıklarında, oyun donarak son bulur.
Gogol, Kaymakam ile bürokrasiyi, Öğretmen ile eğitimi, Savcı ile de adaleti eleştirmiştir. Lakin eleştirisi sadece Rusya'ya değil, dünyayadır. İşin ilginç yanı, kasabalarına bir müfettişin geleceğini haber alan çeşitli derecelerden memurların, mimarları oldukları sistemin aslında bir sistemsizlik olduğunu bilmeleri ve buna bir kılıf uydurmak için her türlü yolu mübah görmeleridir. Sahte müfettiş doğruyu göstermek için gelen bir fırsattır. Fakat ağa oğlu, düzensiz bir sistemin içerisinde, kendi düzenini (!) yaratarak, her seferinde durumun fırsata çevrilmesine engel oluşturmuştur. Elbette memurların da bu fırsattan yararlanmak istemeyişleri, engeli güçlendirme yolunda bir adımdır. Ben, Müfettiş'i hep bu şekilde 'okudum'.
Oyunun konusunu Gogol'e, yakın arkadaşı Puşkin önermiş. Puşkin, Rusya'da, o dönemde, kendini müfettiş olarak tanıtan birçok kimse olduğunu, bir seferinde kendisini de müfettiş sandıklarını, devletin ıslahat girişimlerinden dolayı teftişlerin çoğaldığını, fakat gelen müfettişlerin hakiki mi yoksa sahte mi olduklarının bir türlü anlaşılamadıklarını söylemiş. Gogol, oyun içerisinde arkadaşı Puşkin'i unutmayarak, kendisi ile olan yakınlığını birkaç satırda dile getirmiş. "Puşkin'le çok yakın arkadaşız. Ben ona bazen 'ne var ne yok sevgili kardeşim Puşkin' diye sorarım. O da bana 'ne olsun yuvarlanıp gidiyoruz işte' diye yanıt verir."
Beni en çok şaşırtan şey ise, Çehov'un, 'Vanya Dayı' adlı ünlü eserinde Müfettiş oyunu ile dalga geçmesidir. Serebryakov'un üçüncü perdede sahneye girişi şu sözlerledir: "Bayanlar baylar, buraya sizi kasabamıza bir müfettiş geleceğini bildirmek için çağırdım. Neyse şakayı bir yana bırakalım. Konumuz ciddi!" Müfettiş, bana her seferinde farklı eserleri çağrıştırır. Turgut Özakman'ın 'Sarıpınar 1914' adlı oyunu da, yalancı bir zelzele yüzünden kasabayı denetleyecek olan bakanın, durumu fark etmemesi için, memurlar tarafından kurulan 'yeni düzen'i anlatır. Yaşar Kemal'in 'Teneke'sindeki Kaymakam ise, hepsinden farklı olarak sistemi düzeltmeye çabalar. Yani Gogol'ün ele aldığı konu, birçok kişiye ilham kaynağı oluşturarak, evrenselliğini kanıtlamıştır.
Müfettiş'i şimdiye kadar birbirinden çok farklı yorumlarla izledim. Tiyatro Kedi'nin yorumu da bana farklı geldi. Rejisör Cenk Tunalı, oyunu, Müfettiş ve uşağı Osip ile başlatarak, Kaymakam'ın sahnede görünüşünü sonraya bırakmış. Her iki perdeyi de Kaymakam ile bitirerek, oyunu 'donma' yerine söz ile noktalamış. Bence Cenk Tunalı, oyunu Haldun Dormen'e göre inşa etmiş. Tiyatro ile haşır neşir olanlar bilirler, oyunun başrolü perde açılır açılmaz sahnede görünmez. Aradan (çok uzun olmayan) bir müddet geçmesi gerekir. Gogol, bu süreyi 1 perde ile sınırlı tutmuş. Seyircilerin Müfettiş'i görmeleri için sabretmelerini ve meraklanmalarını istemiş.
Rejisörün dokunuşunda merakla beklenen kişi (başrol) Müfettiş değil Kaymakam. Yani Haldun Dormen. Sahne değişimlerinin ve bitimlerinin bu amaç doğrultusunda yapıldığını düşünüyorum. O halde seyirci Kaymakam'ın üçkağılarını duymak ve görmek için sabredip, meraklanıyor. Buna ikna olmam zor. Öte yandan Müfettiş'in ilk sahneden gözükmesi, oyunun en önemli unsuru olan 'beni Müfettiş sanıyorlar' bilmecesinin önceden çözülmesine neden olan bir faktör durumunda. Gogol, Müfettiş'i 'saf kurnaz' olarak nitelemiş. Cenk Tunalı'nın Müfettiş'inde ise 'saflık' kısmı azat edilmiş. Bunu anlayabilirim. Aradan geçen 178 yıllık süreçte insanın aynı saflığı koruması mümkün değil. Benim için 178 yıl önceki Müfettiş'i bugün görmek imkansız. Gogol'ün karakteri günümüze oranla çok daha naif. Konu aynı fakat insan farklı. Haliyle bu fark, oyunun yoruma açık olduğunun bir göstergesi.
'Şikayetçiler' sahnesinin mektup biçiminde kotarılmasının oyuncu tasarrufu adına yapıldığı kanaatindeyim. Bu şekliyle bir eksiklik değil. Dobçinski ile Bobçinski'nin ikili uyumunu çok beğendim. Bu uyum için seçilen oyuncuların da beğenimde büyük payları var. Rejisörün 'Lorel-Hardi' yorumu, metne çok uygun ve oyuna dinamizm kazandıran bir etken.
Dekor ve kostüm tasarımlarının (Günnur Çaras) dönemi yansıtmalarını sevdim. 'Dün görünümlü bugün' ya da 'dünden bugüne bir şey değişmedi' mesajı çok doğru verilmiş. Bu doğruluk üç farklı mekanın yerleşiminde de kendini gösteriyor. Kaymakam masasının 'merkezde' oluşu, rejiye ve metne destekçi. Panoların 'izleyen' vazifesindeki görünümleri de bu desteğe bir artı. Keşke her oyuncu kendi panosunun arkasından gizlice sahneyi izleseymiş. Bu, metin açısından da kayda değer bir yaptırım olurmuş. Işık tasarımı (Özgür Kaan Pural) çok özensiz. Genel ışığın haricinde özel ışık hemen hemen hiç yok. Olan da 'net' değil.
Tolga Güleç'in (Müfettiş) oyunculuğu, diğer oyunculardan çok farklı. Bu durumu, yönetmenin yorum olarak değiştirdiği tek karakterin Müfettiş oluşuna bağlıyorum. Bazı anlar biraz 'fazla' lakin abes değil. Barış Kıralioğlu (Osip) ile olan ahengini yakalayabildim. Gogol, Müfettiş karakteri için "Konuşması kesik, kopuktur. Hiçbir sözü birbirini tutmaz" notunu düşmüş. Bu açıklamayı karakterde bulabildim. Hakan Altıner (Yargıç), Tayfun Yılmaz (Yoksullar Evi Müdürü), Emre Büyükpınar (Postahane Müdürü) ve Caner Tör (Lise Müdürü), 'Dalton Kardeşlervari' ve her biri, bir diğerini dengeleyici. Savaş Bayındır (Dobçinski) ve Efe Yeşilay (Bobçinski) için yeterli şeyi söylediğime inanıyorum. Selda Özbek Orpak (Anna) ve Burcu Akyürek (Marya) inandırıcı birer anne-kız. Ve Haldun Dormen (Kaymakam). Kendilerini bir kez daha sahnede görme şansına eriştiğim için çok mutluyum. İyi ki var ve iyi ki sahnede. Emeği geçen herkesi kutlar, alkışlarının bol olmasını dilerim...
Oyunu izlerken sıkılmadım. Fakat çok da iyi bulmadım. Bu sonucu zaten yazım ortaya koyuyor. Gidip, görmenizi isterim...
Ege KÜÇÜKKİPER