“Birbirini çok seven” ama aynı oranda “dediğim dedik” dört kişinin öyküsü...
“Hayat çok kısa, her anını yaşamak lazım..”
Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman öfkeli ama çoğu zaman neşeli bir macera.
“Hayat çok kısa, her anını yaşamak lazım..”
Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman öfkeli ama çoğu zaman neşeli bir macera.
"Driving Miss Daisy" adlı filmden uyarlanmış "Annemin Şoförü" oyunu, 20 Kasım'da Sabancı Gösteri Merkezi'nde biz ''tiyatro severlerle'' buluştu.
Son dönemlerde konser veya sinema salonu dolduracak seyirci kitlesine sahip olmasa da belli sayıda tiyatro izleyicisinin bulunması hoşuma gitmiyor değil. Oyuncularda senelerin tiyatroya gönül vermiş sanatçıları olunca; izlemesem olmaz diyerek, yorgun ve bir o kadar bitkin vaziyette salonda yerimi alıyorum.
Tiyatronun en güzel yanı zamanında açılan perdeleri, bayılıyorum bu duruma... Oyun başlıyor ve sahnede Suna Keskin... Yıllardır, aynı performansıyla beni büyüleyen sanatçılardan biri...
Oyun, eski ve yeni kuşağın yaşama bakış açısını şeffaflıkla ortaya seriyor. Eski bir İstanbul hanımefendisi ve iyi bir kariyer yapmış kızı arasında gelişen yaşam anlayışını yansıtıyor. Biri geçmişe ve aile değerlerine önem verirken, diğeri yaşamını iş ve geleceğe oturtmuş bir gençlik. Bir gün anneniz yaşlanır, hatta bunar ve alzheimer hastası olursa ne yaparsınız? Sorusunun cevabı biraz acıklı olarak veriliyor.
Yeri geldiğinde gülüp, bazen de hüzünlendiğimiz oyunda; biraz uzun ve aynı monotonlukta devam etmesi biraz sıkıcıydı. Oyuncular usta ve konuda ağır olunca güzel bir oyun diyebilirim.